13 Eylül 2006
köyden Hırababa tepesinin görünümü
Durdu şahin Alaca'nın tepelerini yazmış.
www.alacanet.comdan aldığımız bilgilerde Durdu şahin Hırababa tepesi için aynen şunları yazmış: "Hırkababa Tepesi:Büyükhırka Beldesi’nde bulunan bir tepedir. Büyükhırka Beldesi, bu tepenin eteğinde kurulmuştur. 1480 rakımlı bir tepedir. Hüseyin isimli bir velinin hırkasının bu bölgede olmasından dolayı tepenin ismi Hırkababa Tepesi olduğu söylenmektidir"
Ancak..
Hırka ismi yeni
Bölgede ağız olarak "Hıra"kullanılır.
Köylerede "Böyükhıra"
"güçüığra" denir.
yani "Hıra"
Hırka resmi ismi..
ve yakın zamanlara kadar kullanılmayan bir isim
Üstelik genel anlamda kullanılan "Hıraka" kelimesinin çağrıştırdığı giyecek türünede bizim ellerde "Kazak" denirdi.
Önü açık olanına düğmeli kazak
Ama genel anlamı ile kazak kelimesi kullanılır.
Hıraka kelimesini kulalnmazlardı.Nezaman şehirlerle temas oldu o zaman "Hırka" kelimesinin önü açık kazak anlamına geldiğini belledik
O nedenle Hırababa tepesinin isminin "hırkababa" tepesi olduğun düşünmüyorum.
Ha orada var olduğu sanılan mezar kime ait?
Bilen yok.
Ancak gerek Küçükhıra gerekse büyükhıranın yağmur duaları için mutlaka oraya gettiklerini..
Duadan sonra yağmur yağdına bizlerde şahidiz.
Türklerin, eski dinlerinden getirdikleri, dağlara, tepelere, yüce yerlere kutsiyet yükleme geleniği bura içinde sözkonusu olduğun düşünenlerdenim.
Zira Hırababa' da da çalılara çapıt bağlama..
üzerine taş örtülmüş cçukura para bıkarma.
başkalarının toprağı karıştırıp önceden atılan parayı bulduğunda dileğinin yerine gelmesine yorma geleneği buradada vardı.Ve son ziyaretimde herne kadar gelenlerin namaz kılmaları için üzerine alalade yassı taş örtülü toprak çukuruna seccade konsada geleneğin azda olsa devam eteğine şahit oldum.
Mezar yerine gelince tepenin zirvesinde eskiden çevresi hiçde özenli olmayan bir tarzada taşlarla cevrilirli bir alansmevcit idi.Buraya mezar gözü ile bakılırdı.
Ne bir künye, ne bir mezar başlığı hiç bir şey yoktu.
Yakın zamanda bu mezarı ve çevresini "define arayıcıları" kazmış
ne buldular bilmiyoruz ama çukur haline getirmişler..
çevreye çokda büyük olmayan ve Hırababa tepesine has taşlardan saçılmış.
Belliki bir yapılaşma sözkonusu
Ancak mezarmı bilmiyoruz?
İslam mezarı olsa mezar içinden bu kadar çok taş çıkmaz..
O helde ne?
Hırka baba tepesi bölgenin en yüksek tepesi.
Üzerine çıktığınızda Sungurlu dahil, Sungurlunun büyük bir kısmı.Alaca dahil Alacanın ve Yozggat'ın bir kesimi..
Ve Boğazkale Hattuşaş yerleşim alanı ayağınızın altında kalıyor.Aygardan Danlıdağlara.Devrent dağlarından Çorum dağlarına kadar geniş bir alan gözlem hahanız içinde kalıyor.
Çevrede bulunan köylerde bir çok tepelerde bir birini görecek şekilde sıra sıra tepecikler mevcut.
Üstelik aşağısında Kale denilen ve hertürlü dış tehdide kapalı yer..
Kuyuhcu deresi..
Kirazlı çeşme yakınlarındaki erken Hırıstiyanlık dönemine ait ve bu gün çevre köylere taşınan kalıntılarıdan çok görkenmli olduğu anlaşılan büyük kilisenin varlığı..
Tüm bu burlgular ışığında bana öyle geliyorki burası da bir gözetleme yeri.
Ve askeri karakol olarak kullanılmış.
Gerek Kurban pınarı çeşmesinin yakınlığı gerekse Hırababa tepesinin hakim konumu gerekse tepenin mezar alanı hariç üst tarafının traşlanarak futbol sahasından büyük bir alanın düzleştirilmesi...
Buranın bölgeyi kontrol eden askeri karakol olarak kullanıldığının, mezar denilen yerin bu askeri karargaha siper oluşturulduğu..
Gözetleme kulesi olarak kullanıldığı yönünde görüş sahibiyim.
Ancak işimdi bilinçsiz "hazine avcılarının" bu karagahın kalbi sayılan taş duvarlarla örülmüş odayı tahrip ettiklerini düşünüyorum.
Yani eski dönemde önemli bir işlev gören Hırababa tepesi Türklerin bölgeyi islamlaştırmasıla , şaman kültürü ve kültü devam ettirilmiş ama yerleşen Türkmlenler tarafından İslamileştirilerek eski gelenekler hırababa tepesi etrafında azda olsa bugün sürüdürülüyor..
Hırka hikayesi ise, cumhuriyetle gelen değişikliğin zorlama yorumundan başka bir şey değil olsa gerek..
Belkide müslümün milletimizin Hıra dağına özleminin Anadolu'da ete kemige bürünmüş halidir Hırababa tepesi
İsterseniz deniyin.
çıkın tek başınıza.
Eğer rüzgara dayanırsanız oturun..Gözlerinizi kapatmayın açın.Hemde ok açın.
siz istesenizde istemesenizde ufklarda bilirenler..
Rüzgarın namaleri size neler söyler neler.
yada siz onlara işlik edersiniz, eşlik etmeye mecbur hissedersiniz..
Resulü Ekremin Hıra dağında gördüklerini, kendisine gürünenleri değil ama düşündüklerinden bir kısmını düşünmemeniz içten bile değil.
Varmısınız ağırlıklarınızı ve dostlarınızı aşağıda bırakıp Hırababatepesinde yarım saat kalmaya..
Çorum - Alaca, Küçük Hırka Köyü doğumlu
Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler bölümünü bitirdi
1976 yılında teknisyen Asssubay olarak Türk Silahlı Kuvvetlerine katıldı.
- Esnaflık yaptı.
- 1996 da Milli Kütüphane’de Mikrofilm Uzmanı olarak çalıştı.
-1997-1999 arasında Akit Ankara Temsilciliğinde muhabirlik, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı muhabirliği ve temsilci yardımcılığı yaptı..
-Serbest Gazetecilik ve 1999- 2006 arasında sürekli olarak Anayurt (Eski ismi Vakit) gazetesinde Başyazarlık ve Köşe yazarlığı yaptı.
-Basın Müşavirliği
e-Milletvekili Danışmanlığı
-İç Anadolu Birliği Genel Sekreterliği’ni yaptı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder