Tacıkırık..
Gıdış..
Köyün zenginlerinden...
Köyün camisini Bekir Kağ, yaptırmış.
Bekir kağın Kayalıboğaz’da ( Boğazkale-Yozgat arası) değirmeni varmış.
O değirmen den getirdiği taşı; Şeker Pınarı civarındaki kuyuya kapak yaptırmış.
Hanim dermiş ki; “ Beni götürün, kuyunun üstüne konan değirmen taşını göstereyim.
Ancak kendisi çok yaşlandığı için gelememiş.
Sırtına alıp da kimse değirmen taşını ve altındaki kuyunun yerini göstermesi için getirmemiş.
Şimdi bizdeki Şeker pınarı civarı onların. Yani;Bekir Kağ'ların
ana tarafından mirasçıları..
üç kızı var.
Hanım:Necip dayının da hanımı.
Bir başkası ise Emirlerdeki Halil Kağın anası..
Tarlayı, onlar satıyor.
kardeşler)babamlar, köy camisi yayındaki yerden çıkarak burayı alıp, bahça yaparak, ekip biçerek
şenlendirince köylü kıskanmaya başlıyor.
Kimileri hasedinden çatılıyor.
İş güç yok.Köy odalarında gevezelik yaparak gün geçirinler, kumpası kuruyor.
Biz yapamadık onlar niye yaptı.Bizimm yok onlarında olsanı diyenler..Haset, son safhada.
r'ı oradan çıkaralım “ diye vaat ediyorlar.
muhtar oluyor.
Menderes’in çıkardığı Mera kanununa dayanarak “ Kaymakamlıktan idari karar” aldırarak, babamların satın alarak ektiği arazinin büyük bölümünü men ettiriyor.
Ve babamlar mahkemeye veriyor.
Mahkemede eski sahipleri şahitlik etmiyor, edenlerde ektikleri az bir yeri gösteriyor.
Mahkeme ise yinede mevcut yer için karar veriyor.
İlk geldiğimizde tek komşumuz olan Emmehasan’ın İsmail’in evi ile aramıza Mehmet kağlar ev ve bahçe yapmış oldu.
Derebağ’ın ev yaptığı yer zaten kendi harmanı idi.. Şimdi arada Gıdış’ın harman boş duruyor..
Bu dava tam yedi yıl sürer..Bu günkü sonuca, Sadık ve Salih kardeşler bir destansı mücadele sonucu gelirler..
Ve yeni baştan "BOŞA ÇAMUR ÇİĞNEMEK"
Aradan yıllar geçer
Yine birilerinin hasetlği tutar.
Benim doğduğu ev yerini bile çok görürler, aradan 60 yıl geçsede hazmedemezler.. "Mera "diye şikayet ederler.
Hasetçiler yine iş başındadaır.
Bir ibret vesi kası olrak buraya alıyoruz.
ATMA, RECEP!
MECBUR ETTİLER...
**** **** **** ***** *******
ALACA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA
ŞİKAYETÇİ:
Necati Çavdar
NK No:391 51074 820
Samsun 19 Mayıs Caddesi 263. sokak No:11/24
Eryaman –Ankara
KONU:
Yalan beyanlarla kamu kurumlarını yanıltmak, kişileri uzun süre soruşturma tehdidi altında bırakmak, çok sayıda soruşturma olduğu kanaatini uyandırmaya çalışmak, unvanını ve temsil ettiği tüzel kişiliği baskı aracı yapmak suretiyle, görevi kötüye kullanan Küçük Hırka Köyü Muhtarı Recep Danlı ( 32773282470) ve bu yönde beyanları delil sayarak Yanlı kararlar vermek suretiyle yürürlükteki yasalara ve hukuk kurallarına aykırı işlem tesis eden diğer kamu görevlileri hakkında gerekli işlemin yapılması.
OLAYLAR:
1. Küçük Hırka Köyünde, köy içinde(eski ismi ile köhne ev mevkiinde) kadimden buyana ekişlip biçilmektedir. Bilinen en eski sahibi Bekir Kağ tarafından da 250-300 yıl öncesi işlendiği bilinmektedir. Bekir Kağ’dan çocuklarına ve torunlarına intikal eden arazi , 1950 başlarına kadar Bekir Kağ’a muris dört ayrı ailenin ortaklaşa ekip biçtiği, bu tarihte HAK sahipleri aileleri temsilen Süleyman Aykaç, Mehmet Kaya , Bekir ve Mustafa Çapraz’ın müştereken dönemin Muhtarı Nurettin Arslan’ın düzenleyip onayladığı senetle değeri karşılığında dedem Mehmet Çavdar’a satılmıştır. Tarlayı alan dedem, buraya ev, ahır, samanlık,yunaklık ve tandır ve misafir odasından oluşan kompleks binalar inşa ederek, tarla içindeki Şeker Pınarı denen çeşme altında kalan yeri meyve – sebze bahçesi yapmış kalan yerleri ise kesintisiz ve HER YIL OLMAK KAYDI İLE onlarca yıl ekip biçmiştir.
Mülkiyet değişimi sonrası; dedem, babam tarafından KESİNTİSİZ VE ÇEKİŞMESİZ İŞLENEN TARAIM ARAZİSİ, BABAMIN VEFATI SONRASINDA DA MİRASÇILAR ADINA TARAFIMDAN EKİLİP BİÇİLMEKTEDİR.
Kadimden beri ekilip biçilen bu tarlanın kullanım hakkı satış senedi ve zilliyet yolu ile Mehmet Çavdar oğulları tarafından kullanılmakta burada en azından 60 yıldır evleri, ahırları ve harmanları, Şeker Pınarı adındaki su kaynakları ve dikili bahçeleri ile tarla bir bütün olarak işlenmektedir.
1983 yılı kadastro çalışmasında her nedense 1960 sonlarında yapılan ev ve bahçe ayrılarak harmanlarımız, 1950 başlarında yaptığımız ve halan tarla olarak kullandığımız yer dahil tüm tarla kayıt dışı tutulmuş.
Buna rağmen çekişmesiz olarak tarlamızı bir bütün olarak ekip biçmekteyiz.
Bir bütün olarak dededen toruna intikal eden, aralıksız ve çekişmesiz olarak zilliyetimizdeki “TARLA, BAHÇE VE HARMAN YERİ”;
Köyümüzde kadastro çalışmaları yapıldığı zamanda şimdide aynı konumda olup, kadastro çalışmaları sırasında her nedense ayrı parsel yapılarak1. pafta 2046 nolu parsel şeklinde sadece ev ve bahçenin babam Sadık Çavdar adına zilliyetine tescili yapılarak harman, eski ev yerimiz ve kadimden beri çekişmesiz ve kesintisiz Tarım arazisi olan tarlamızın farklı parseller şeklinde tescilinin yapılmadığını tarlanın bir kısmının (2217 parsel) mera olarak tespit yapıldığını yeni öğrenmiş bulunuyoruz.
Kadaostro çalışmaları sırasında mera ve taşlık arazi olarak yapılan tespitlerin – köyümüzde başka örnekleri olduğu gibi - HAYALİ ya da Kadastro tespiti sırasında mahalli bilirkişilerin yanlış beyanda bulunarak araziyi KASITLI olarak yanlış tespit yaptırdığı bir gerçektir.
Kadimden beri ekilip dikilen arazi ben beni bidim bieleli her yıl hiç aralık verilmeden ekilip dikilmek suretiyle işlenir.
Bahse konu tarla kadimden beri işlenmekte ve kadastro çalışması öncesi, kadastro çalışması sırasında da işlenmiş, sonrasında da ARALIKSIZ VE ÇEKİŞMESİZ olarak işlenmeye devam edilmiştir.
2-Küçük Hırka Köyü Muhtarı Recep Danlı;
Kadimden beri işlenen ve 1950 başlarında kadastro çalışmalarının yapıldığı ve o günden buyana 25 yıl olmak üzere 60 yıldır davasız,ÇEKİŞMESİZ ve ARALIKSIZ iyi niyetle MALİK SIFATIYLA zilyetliğimizin bulunduğu tarla -ve 1955 ‘de doğduğum ve uzun süre yaşadığım evin yeri dahil bahçemiz için- “mera” gerekçesiyle şikayette bulunarak babamın vefatıyla adımıza ekim-dikim işlerini yürüten ağbim Ramazan Çavdar hakkında işlem yaptırmıştır.
Bölgenin zilliyetlik başlangıcı ve sürdürülüş biçimi ile HİÇ BİR ŞÜPHEYE YER BIRAKMAYACAK ŞEKİLDE mera olmayıp ev yeri, bahçe,avlu, harman ve tarladan oluşan bir bütün olarak çekişmesiz ve aralıksız olarak dededen toruna ZİLLİYETİMİZDE İŞLENDİĞİNİ, -ancak her nedense kadastro çalışmaları sırasında köyümüzde ve ilçede çokça görüldüğü şekilde Zilliyetleri adına tescilinin yapılmadığını da - Hudutları belli olan tarlanın hiç bira zaman ve dönemde köy merası olarak kullanılmadığını,
Başta Muhtar Recep Danlı’nın annesi Hüsne Danlı ve eşi, kardeşleri dahil en yakınları ile şu an görev yapan ihtiyar heyeti üyeleri olmak tüm köy muhtarları, köyde görev yapmış öğretmen ve imam-hatip, ebe gibi gibi kamu görevlileri dahil köyde ve çevre köylerde aklı selim her birey tarafından bilinir.
Buna rağmen Muhtar Recep Danlı, muhtarlık döneminin 4 yılında suskun kalıp görev süresinin son yılında mera kanunu bahane ederek baskı kurmak gayesiyle ve siyasi çıkar umarak şikayette bunmuştur.
Aşağıda ekte sunulan fotoğraflar bu gerçeği ortaya koyduğu gibi, teknoloji kullanılarak masa başında bilgisayardan google eard programı ile köyün durumuna ya da www.khirka.blogspot.com
adresine girilse gerçekler tüm çıplaklığı ile öğrenilir, insanların maddi ve manevi kayıplara uğraması söz konunu edilemezdi.
3- Küçük Hırka Köyü Muhtarı Recep Danlı ve işlem yapan kamu görevlileri;
Köyde ve çevremizde çok sayıda soruşturma olduğu kanaatini uyandırmaya çalışmak ve bizleri uzun süre soruşturma tehdidi altında bırakmak, yanlı rapor düzenlemek, düzenletmek suretiyle görevlerini kötüye kullanarak baskı kurmaya yönelik olarak 3091 Sayılı Zilyetliğin Korunmasına ait yasa hükümleri yanlış uygulanmış/yanlış uygulatılarak ve mera istismarı yapılarak kararlar oluşturmuşlardır.
Yürürlükteki yasalara ve hukuk kurallarına aykırı işlem tesis eden ve bunu uygulayan Muhtar ve diğer kamu görevlileri Hukuki HATALAR yaparak İdari HİZMET KUSURU işlemiştir.
Muhtar Recep Danlı, görevini bilerek KÖTÜYE KULLANMAKLA kalmamış, köye gelip giden memurları kendi aracıyla taşıyarak ve bedelini ağbeyim Ramazan Çavdar’dan alarak "haksız kazanç sağlamış olmaktır".
Yasa gayet açık. Zilliyetliğin korunması.
Burada kadimden beri kullanılan, zilliyet edilen yer muhtar tarafından yanlış beyanlarla idare yanıltılarak aleyhimize karar çıkartılmıştır.
Soruşturma memurları soruşturma öncesinde ve soruşturma sırasında Taşınmaz Mal Zilyetliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkındaki 3091 Sayılı Kanun'un Uygulama Şekli ve Esaslarına Dair Yönetmelik hükümlerine göre hareket etmemiş, şahitleri dinlememiş, konunun medeni kanun kapsamında Zilliyetliğe konu olduğunu dikkate almamıştır.
İlgili memurlar,karşı tarafı dinlemeden veya sunduğu delilleri göz ardı ederekten, hukuk dışı bir karar vermiş durumdadır.
25.8.2008 pazartesi günü, köye gelerek yapılan keşif icrasında olduğu gibi;Başta Yazıişleri müdürü olmak üzere güya soruşturmak adına köye gelip gittiklerinde harman yerine park eden arabadan inip tarlayı görme zahmetinde bulunmayan diğer görevliler, ise harcırah alarak kazanç elde etme vasıtası yapmışlardır.
Satın alma ile devam eden Zilliyetlik, imar ve ihya ile ortaya çıkan bir durum söz konusu olan tarlamız, ne bu gün ne dün ne de bilinen zaman dilimlerinin hiçbir devresinde “tüzel kişiliğine ait veya öteden beri köylünün ortak kullanımına terk edilmiş” alan olmadığı halde taşınmaz mal zilyetliği dikkate alınmadan olayı "kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olma ve kişilere haksız bir kazanç sağlama" vasıtası yapmışlardır.
3091 sayılı yasa, adı üzerinde zilyetliği korur. 3091 sayılı Yasa ile gerçek veya tüzel kişilerin zilyed bulunduğu taşınmaz mallarla, devlete ait veya devletin hüküm ve tasarrufu altındaki sahipsiz yerlere veya menfaati umuma ait olan taşınmaz mallara tecavüz ve müdahalelerin idari makamlar tarafından önlenmek suretiyle kamu düzeninin sağlanmasının amaçlandığı, 3091 sayılı Yasanın Uygulama Şekli ve Esaslarına Dair Yönetmeliğin 11. maddesinde, "tecavüz"ün, taşınmaz malı zorla veya zilyedinden habersiz olarak işgal etmek veya ele geçirmek veya taşınmazın aynında değişiklikler meydana getirmek; "müdahale"nin de, zilyedin taşınmaz mal üzerindeki mutlak hakimiyetini kısmen veya tamamen ihlal etmek biçiminde tanımlanmadığı, bu şartlardan herhangi birinin varlığı halinde, ilgili makamca tecavüz veya müdahalenin önleneceği ve zilyedin haklarının korunacağının açık olduğu, KADİMDEN BERİ EKİLİP –DİKİLEN ve şimdiye kadar her hangi bir ÇEKİME VE ŞİKAYET OLMAYAN tarlamızda bu durumlar söz konusu olmadığı halde olay incelenmeden ve arazinin hali hazır durumu bile dikkate alınmadan ve aşağıda belirtilen yönetmenlideki usul takip edilmeden karar oluşturulmuştur.
İlgili yönetmenlik,
“Madde 28 - Soruşturma memuru, taşımaz malın bulunduğu yerde sırasıyla önce şikayetçinin, sonra mütecaviz olduğu iddia edilen kişi veya kişilerin, daha sonra tarafların tanıklarının ve gerek gördüğünde doğrudan seçeceği bilirkişiler ile ilgisine göre Hazine, özel idare ve belediye temsilcilerinin, köy veya mahalle muhtarı ve ihtiyar kurulu üyelerinin ifadesini alarak:
a) Taşınmaz malın niteliği ve bütün sınırlarını,
b) Taşınmaz malı fiilen tasarruf eden zilyedin kim veya kimler olduğunu, ne zamandan beri ve ne suretle zilyet olduğunu,
c) Mütecavizin kim veya kimler olduğunu,
d) Taşınmaz mala mütecaviz veya mütecavizler tarafından ne şekilde ve ne zaman tecavüz veya müdahale edildiğini,
e) Tecavüz veya müdahalenin bu taşınmazın hangi kısmına veya miktarına yapıldığına,
f) Başvuru sahibinin bu tecavüzü veya müdahaleyi hangi tarihte öğrendiğini,
tespit eder.
Bu amaçla taraflarca gösterilen tapu ve her türlü belgeleri inceler, araziye uygunluğunu araştırır.”
” Tanık ve bilirkişi ifadelerinin alınmasında usul
Madde 30 - Tanıkların ve bilirkişilerin ifadeleri tek tek alınır. İfadeler alınırken hazır bulunan diğer tanıkları ve bilirkişiler tanığın söylediklerini duyamıyacak şekilde uzaklaştırılır.
İfade alınmasına başlamadan önce tanıklara tarafları tanıyıp tanımadıkları ve anlaşmazlık konusu hakkında bilgileri olup olmadığı sorularak gerekli açıklamalarda bulunulur. Soruşturmanın amacının zilyedi belirlemek olduğu, mülkiyet anlaşmazlıklarının bu soruşturmanın kapsamı zilyedi belirlemek olduğu, mülkiyet anlaşmazlıklarının bu soruşturmanın kapsamı dışında kaldığı anlatılır.
Tanık ifadeleri ile bilirkişilerin görüşleri Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümleri dairesinde yeminli olarak, başvuru sahibinin ve mütecavizin ifadeleri yeminsiz olarak alınır.
Tanıklar ayrı ayrı ve tanıklıktan önce yemin ederler. Yemin: "Bir şey saklamaksızın ve bir şey katmaksızın kimseden korkmayarak, bir tesire kapılmayarak bildiğimi namusum ve vicdanım üzerine dosdoğru söyleyeceğime yemin ederim" şeklinde olur.
Bilirkişiler görüşlerini söylemeden veya raporunu vermeden önce; "Tarafsız ve tamamen ilim ve fenne uygun olarak görüşünü açıklamayacağına vicdanı üzerine" yemin eder.
Sonradan tanık dinlenemeyeceği
.-
Soruşturma evrakı ile fezlekenin yetkili makama verilmesi
Madde 33 - Soruşturma memuru, soruşturma bittikten sonra soruşturma evrakındaki bilgiler ve şikayetçi mütecaviz ve tanık ifadelerinin, bilirkişilerin görüşlerinin özetlerinin bulunacağı bir fezleke düzenler. Fezlekede bu ifade ve görüşleri ve diğer delilleri değerlendirerek durumun tartışmasını yapar ve verilecek karara esas olacak görüşünü belirterek fezlekeyi soruşturma evrakı ile birlikte en kısa zamanda valilik veya kaymakamlığa verir.
Madde 35 - Karar vermeye yetkili makam, soruşturma evrakı üzerinde en kısa zamanda gerekli incelemeyi yapar. Eksiklikler var ise evrakı soruşturma memuruna vererek tamamlattırır. Dosyadaki bilgilere göre tecavüz veya müdahalenin önlenmesine veya talebin reddine karar verir.
Kararlarda, taşınmaz mal üzerinde üstün sayılabilecek bir hakkı olduğunu iddia edenlerin yargı yoluna başvurması gerektiği belirtilir.
Talebin reddine ilişkin kararlarda soruşturma giderlerinin şikayetçinin üzerinde kalacağı, tecavüzün önlenmesine ilişkin kararlarda ise soruşturma ve infaz giderlerinin mütecavizden icra yolu ile tahsil edilerek şikayetçiye ödeneceği belirtilir.
Kararların onbeş gün içinde verilmesi
Madde 36 - Başvuru tarihinden itibaren soruşturmanın en kısa zamanda yapılarak kararın 15 gün içerisinde verilmesi zorunludur. Çeşitli nedenlerle bu süre içerisinde karar verilememesi halinde durum sebepleriyle birlikte Kaymakamlıklarca Valiliklere, Valiliklerce de İçişleri Bakanlığına bildirilir.”
Şeklinde düzenlendiği halde KAYMAKAMLIK KARARARLARI OLUŞTURULURKEN BU YÖNETMENLİK HÜKÜMLERİNE GÖRE HAREKET EDİLMEMİŞTİR.
Tanıklar dinlenmemiş ve gerekli araştırmalar yapılmamıştır. Ve ÖZELLİKLE 60 gün ve 1Yıllık sürelere uyulup uyulmadığını ve adli makamlara açılmış bir dava olup olmadığını incelenmemiştir.
Bu kararla zilliyetlik korunmamış, aksi yönde hareket edilmiştir.
Bu yasa ve yönetmenliğe aykırı oluşturulan karar sonucu maddi ve manevi kayıplara yol açılmıştır.
Ve KADİMDEN BERİ İŞLENEN, 60 yıl önce mülk sahiplerinden dedemin alarak babama , ondanda bu günkü mirasçılara intikal eden taşınmazla ilgili MERA SÜRÜLÜYOR SUÇLAÖMMASIYLA oluşturulan işlem sonucu maddi kayıplar yanında gerek şahsi gerekse ailemizin itibari zedelenerek manevi zararlarımız olmuştur.
Resmi kurumların gelip gitmesi, savcılık ve mahkemeler önüne çıkarılması;tarım ve hayvancılıkla uğraşarak üretimini yapan köyde kendi halinde yaşayan başta ağbeyim Ramazan Çavdar olmak üzere ailemizi huzursuz etmiş, etmektedir.
SONUÇ:
Küçük Hırka Köyü Muhtarı kimliği arkasına sığınarak, ihtiyar heyeti üyelerine bile haber vermeden anası, eşi ve en yakınları dahil tüm köylünün, köyle bağı olanların bildiği gerçeklere aykırı olarak;
Yalan bayanda bulunarak ve görevini kötüye kullanan Recep Danlı,
Yasalara ve ilgili yönetmenliğe aykırı işlem yapan, karar oluşturan diğer kamu görevlileri hakkında eylemlerine uyan işlemin yapılmasını arz ederim.16 .12.2008
Necati Çavdar
ŞAHİTLER:
Recep Danlı’nın annesi Hüsniye Danlı ve eşi
EKLER ( cd içinde )
1- İDARİ İŞLEM
2- TARLANIN 1979,1980 ,1990 VE 2008 DEKİ DURUMLARINI
GÖSTEREN FOTOĞRAFLAR
Ben 1955'de tam burada olan evde doğmuşum
Evin yeri ve avlu sonradan tarla oldu.Yan taraf beb beni bileli tarla. İracap nerden bilecek mazisini?
Çünkü yaşı yetmez.Ancak dolduruşa geldiği kesin.
1979 DA KÖY VE DAVA KONUSU TARLA(En sondaki yanındaki bahçeli evin yanındaki ve tarla)
1979 da büyük harman yerinde harman işlenmesi (polaraid makina ile çekilen resim)
Seyit Çavdar
Sait ağbi( Said Danlı)
Necati Çavdar
Hidayet Emmi (Hidayet Çavdar)
Nazife (Ayşa Kaya)
1979 da çekilen fotoğrafta anşagarı çeşmesi yakınında eski mezardan köy ve tarlanın görünümü
(Mezarın ardından sap getirirken traktör üstünde Anşaağrının başında çekmiştim)
1980de harman yerimiz ve yandaki tarla
1979 da tarla ve köyün genel görünümü
1980 başlarında köyde evimiz,
bahçemiz, hasat yapılan harman ve tarlanın görünümü
1980 başlarında küçük harmandan köy ve hasat yapılan tarlanın o bölgedeki görünümü
1990lar başında köyde ev, bahçe, harman ve tarlanın alıçlardan görünümü
1997 de küçük haraman ve tarlanın bir kısmından görüntü
2006 da çekilen resimde dava konusu tarlanın bir kısmı (harmandan karataşa doğru)
2006 da tarla içinde şeker pınarında isviçreli misafirlerle
İsviçreli misafirler, tarla içinde Şeker pınarındalar
2006 da
şeker pınarından harmana doğru tarlanın konumu8isviçreli misafirler geldiğinde çekildi)
Şeker pınarından ağ kayaya doğru tarlanın amcamla sınırını görünümü(2006 da isviçreli misafirlerle şeker pınarında çekildi)
Küçük harmandan tarlanın Güllüöze bakan sınırı(2006)
CODDUNUN PINAR
"Ölmüş ananın vasiyeti .
Sağ babanın hasiyeti"
Dedemin (hacı Mehmet Çavdar'ın) pınar..
Namı diğer; Codunun Pınar..
Rahmetli dedem Arif Kağın Mehmet Çavuş, yıllar önce orman içindeki yere bu pınarı yaptırır.
Kışın çok yazın az akar.
Oradan geçenlere ve hayvanlara can olur.
Fakat, yıllar içinde sel sularından başındaki avgun zarar görür.Zaman zaman suyu avgundan sapar..
Babamlar gidip yaparlar. Fakat yine de zaman zaman suyu sapar.
Rahmetli babam, yeniden daha düzgün yaptırmak ister.
Fakat, O zaman Muhtar olan İrecep, oraya da el atar.
O sırada Fransa'da çalışarak biraz imkan sahibi olan mavilinin Halilin Aziz (Kıran) Hayatım'ın (Mustafa Ambar) köye yaptırdığı konağı alır.
Birde anası adaıa hayır yapmak ister.
Muhtar İrecep de halası oğlu Aziz'e Dedemin pınarı (Codunun Pınar'ı) teklif eder..
Aziz, "olur" der..
Fakat.. Babam Sadık Çavdar; " Ben yenileyeceğim.. Acele etmeyin..Biraz başkası üstünde param var. Onu alınca babamın pınarını, onartıp yapacağım.."der ama.
Kim dinler..
Eline geçirdiği Muhtar mührü ile Nalcının oğlu İrecep ( Recep Danlı ) kendini Devlet sanır ya..
Halamın oğlu Aziz yapacak der..
Alaca'da özel kalem müdürü Hayati vardır..Onunla güya tanışırlar..Aziz'de Fransa'dan gelmiştir..
Bir karton cigara işi bitirir.
Hayati, "kaymakamlık kararı..Git sen yap.."der Aziz ve Muhtar İreceb'e..
Dururlar mı artık "devlet " (hayati efendi) arkalarında..
Babama baskı yapmaya başlarlar.
Babam aradı."Babamın pınarını, şimdiye kadar olduğu gibi ben yapacağım .Gitsin başka yere ne yapacaklarsa yapsınlar. ben varken onların işi ne.. Param var ama şimdi elimde değil Gelince başlayacağım" diye durumu söyledi.
hele sakin ol.. dedik..
Durumu İrecebe dostça anlattık.
İrecep, "kaymakamlık kararı" diyor başka şey söylemiyor.
"Koçum..Orası bir vakıf. Dedem yaptırıp, milletin hizmetine bırakmış. işin banisi varken vakfedenin çocukları sahip çıkarken senin yaptığın olmaz.Köylüyü bir birine düşürtmek..Kaymakamlık bu konuda taraf olmaz. Sen nasıl aksetirdi isen öyle yapmışlardır.Bi yanlış var. Babamı üzmeyin" dedik.
Dinleyen kim..
Aziz'e de "Kardeşim..Hayır yapmak çok güzel. Fakat başka yer ve iş mi yok..Git boş bir yer bul.. Oraya ne yapacaksan yap..Yukarda geniş alan , aşağıda yer var..Oralara yap.İstersen orman içine hela yap..Çeşme yap.Okula bir şey yap.Camiye yep.Yol boyu ağaç dik..Fakat dedemin çeşmesine dokunma"
Aziz, bey "Anamın vasiyeti var :Oraya yapacağım" demez mi?
Bende kızdım ve dedim ki;
"Senin ölmüş ananın vasiyeti varda ..Benim sağ babamın hiç mi hasiyeti yok" dedim.
Laftan anlamıyorlar.
Kaymakamı aradım
Kemal bey, Alaca kaymakamı..
Telefon açıp..
Durumu, izah etim..
90na yakın yaşı ve kalp hastası babamın çok üzüldüğünü anlatarak Hayatinin çevirdiği fırıldağı söyledim..
"O iş kolay..
"Hacı Amca, üzülmesin.Halledilmeyecek mesele değil, bana gelsin.... Bi çayımı içsin.Hem de kalp hastalığı ile ilgili bir yakınımın uyguladığı bitkisel ilacı tarif edeyim"dedi.
Sağ olsun..İşi halletmiş. Hayatinin galiba ipini çekti, muhtara da "başka yere git yaptır"dedi ki..
Sıkıntı yok oldu.
Daha sonrada ( o yıl içinde ) babam o günün parasıyla 400 lira harcayarak kepçe ile pınarın başını açtırdı..ve bu çeşmeyi yeniledi. Ancak İrecebin yüzünden acele yaptık, iyi olmadı.İçime sinmedi. Dokunmasalardı daha geniş zamanda daha güzel yaptırırdım "dedi..
Bu kuruk acısıyla mıdır bilemem..
Arkasına taktığı güya Eniştemiz (emmimin damadı ve tarlayı bizimkilere satan Sultan bacının da oğlu) Satılmış (Ceylan)dan da aldığı destekle..Babam vefat eder etmez. 60 yıldır ekilip biçilen tarlayı MERA diye şikayet etti.
Hayati efendi ye yeni bir iş çıktı..
O gün bu gün uğraşır.. Uğraştırır..
En son köye ve tarlaya KEŞİF adıyla Ocak 2014 de gelmiş..
Olayı bildiği, gözüyle gördüğü halde vicdanı mühürleyip, MERA deyip gitmiş. Ondan tam yarım saat sonra(sanki tesadüf?) Ceza Hakimi derhal köye ve tarlaya kadem basmış..
O vicdanı elden bırakmayarak ağbime "Tarla olmaya tarla..Kadostro sırasında bi yanlışlık yapılarak bir kısmı Mera yazılmış.. Ben tarla diye caza vermesem, meslekten olurum..Sen tescil davası aç.Ya da mera komisyonu iste.."diye yol yordam göstermiş..
Ama diğer hasetçiler, güya vazife yapıyoruz diye keyifle, yanlışlıklarına kanuni kılıf üretmişler..
Köyde 150 tane tarla bu şekilde kadaotroda kasten yada bilmeden HAZİNE yada MERA yazılmış..Hatta amcamın kide öyle..Onlar o gün bu gün ekilir- biçilir.Kimsede ses yok.. Uygulama herkese olsa neyse..Şeriatın kestiği parmak acımaz..Millete ne olacaksa bize de o olur deriz.
Hatta, tarla uzaklarda..Olsa bi tarla eksik olsun da deriz.
Fakat değer olarak yapılan masrafı çekilen çileyi karşılamayacak olan yerin Manevi değeri var..
Orada yaşanılan hatıralar var..Evin dibinde olması da çabası..
60 yıldır çekilen ne çilelermiş.?
Ne bitmek haset ve kin
Dedem- Ebem..
Babam-amcam.
Anam - nenem ve diğer büyükler..
Şimdide ağbim Ramazan Çavdar, özelinde biz.. çekiyoruz/çektiriliyoruz..
Ne aklı yeten biri..
Ne hacısı ne hocası.
ne kocası, ne genci yapmayın..
Burası yıllar yılı tarla.
Kadostro sırasında yanlış yapıldı diye o yanlışa devam edilmez.
Bu köylü arasında fitnedir. Eline güç geçti diye kötüye kullanılamaz. Ya herkesi dava et .Yada vaz geç..
Bir birimizin yüzüne nasıl bakarız /bakacaksınız demiyor/diyemiyor..
Kıs kıs seyr ediyor..
Muhtar olacak kişilerde yılardır başarılamayanı, Codarların tarlayı ellerinden aldık diye hava atacaklar.
Bir tarafta elin arı
Diğer tarafta devleti, kendi arzu ve fitnelerine uygun kullananların zulmü..
Allah kerimdir..
Elbet zalim zulmü ile abat olmaz.
(21.02.2014 Cuma)
D
/////////////////////////////////////////
KAYMAKAM ZULMÜ …
Değerli ilgili ..
Bilindiği gibi ülkemizde kadastro yeni yeni geçti- geçiyor.
Fakat yüz yıllarca ekilip - dikilen araziler, kadastro
çalışmaları sırasında;
1- Kadastroyu yapan memurun "rüşvet beklentisi" yerine
getirilmediği yada karşılanamadığı için..
2- Köylerde kurulan
komisyonların, arazi sahibine olan kini- husumeti ya da hasedi nedeniyle
gerçeğe uygun kadastrosu yapılmamıştır.
Bu uygulama sonucu;
Arazi sahiplerinin bilgi eksikliği,
Parasızlık,
Uğraşmaya vakit
bulamamaları
İtiraz yollarını bilmemeleri
İtiraz edildiği halde üst
komisyonların - kadastro çalışması yapan ve mağduriyete bilerek- bilmeyerek
sebep olan sözde uzmanın etkisiyle - zamanında karar vermediği için araziler,
gerçeğin dışında tapuya geçmiş oldu.
Daha sonraki mirasçılar
olayın farkına vardıklarında işi işten geçmiş, kayıtlar çoktan kesinleşmiş
duruma gelmiştir.
KASTEN, KAST EDİLİYOR
Dededen - babaya yıllarca ekilip biçilen araziler bu
yanlışlıklar dolayısıyla kıyısından köşesinden ya hazine üzerine ya da meraya
kaydedilmiş durumdalar.
Kişinin 15 dönüm arîsizi var.
Bunun 5 dönümünü kişiye ,
5 dönümünü Hazineye kalan 5 dönümde "mera" olarak kayda geçirilmiş..
Bakıyorsun tarlanın yanında ne mera var.
Ne otlak.
Hatta tarlanın tam ortası kasten "mera "yapılmış.
Elbette "köylünün " hayvan otlatacağı mera olmalı.
Ve meralar büyük çapta
olmalı.
Ancak bu gün kasten yapılan yanılışlıktan dolayı bir avuç tarla,
bahçe bir köşesi "mera" yazılmış..
Şimdi ise, Oldu ki
seçimlerde karşı karşıya geldiniz.. ya da oy verme ihtimaliniz yok.
Mühürü eline geçiren
muhtar;
Dededen - babaya yıllarca
ekilip biçilen araziler için Kaymakamın kapısını çalıyor.
Elinde bilgisayar vs gibi
teknik donanımı olan kaymakam ( daha doğrusu
kaymakamlar değişse de hep yerini koruyan Yazıişleri Müdürü) hiç
araştırmadan yazısını yazıyor.
İlçelerde "harcırah" için kapı gözleyen memurlar
koşuyor köye..
Eee tapuda küçük bir bölüm, "mera "kaydedilmiş.
Kaymakam, "zilliyete" vs bakmadan derhal " meni-
müdahale" kararı verip, kişileri savcılığa gönderiyor.
1-
(Çok
acil ve tehdit-tehlikeyi bertaraf etmek
üzere tanınan özel yetki dolayısıyla ) Kaymakam'ın bu kararı
"yargı denetimi" dışı olduğundan durdurulma imkânı yok.
Böylece acil meseleler için kullanılması
gereken ve padişah da olmayan yetki “Kaymakam kararı” olarak uygulanarak zulme- hasede, kine
dayanak yapılıyor.
2 - Yıllarca dede- babadan kalan
toprağını eken kişiler; Köy içinde rezil
ediliyor. Maddi ve manevi sıkıntıya giriyor. Boş yere ilçe- köy arasında
koşturup duruyor. Üretimden uzaklaştırılıyor..
Ve kaymakam eliyle zulum sürüp
gidiyor..
TARLA aynı, KARDEŞ aynı , ZULÜM
farklı
Ben Çorum - Alaca / küçük Hırrka Köyün'denim.
Benim köyümde böyle durumda 150 adedi
bulan tarla var.
Şikâyet yoksa insanlar ekip biçmeye
devam ediyor.
Şikâyet varsa perişan ediliyor.
Öyle ki aynı babanın çocukları aynı tarlayı ortadan bölüşüyor.
Şikayet birsine yapılıp, Devlet peşine takılırken ..
Diğer kardeş güzelce aynı durumda olan tarlasını ekip biçiyor.
Biz dededen kalma, babadan bize intikal
eden ve 300 yıldır bir bütün olarak
ekilip biçilen tarla; 1983
de kadostro yapılırken
tam üçe bölünmüş..Bir kısmı babamın üzerine bir kısmı hazineye bir kısmı
da ki 4-5 dönümü "mera" kaydına alındığı için
yıllarca çabalıyoruz...
Bizim gibi kendi tarlası için
özellikle zevk için devlet organlarını alet ederek "mağdur edilen "
binlerce insan var. Arazisi boş yere yatırılan ve ceza davaları ile yıldırılan
köylüler var.
Aziz Başbakan;
“Her parası olan hırsız mı” diye
sorarak son hadiselere adeta isyan ediyor..
Bunun için yüzlerce polis,
Savcı
Hakim yer değişdittirildi.
Fakat;
Bizler ise dede- baba tarlasını ekip – biçti diye HIRSIZ duruma
düşürülüyoruz.
Köydeki, ilçede, ildeki bütün aynı
durumda olanlar bir şey olsa “Devlettir, yapar..şeriatın kestiği parmak acımaz “ denir.
Ancak aynı köyde başkalarına, hemen
yanımızda aynı tarladan bölünmüş emiminkine bile kimse bi şey demez iken babamın
tarlası için işlem yapılarak, ağbim mahkeme kapılarında süründürülüyor ve
cezalandırılıyor.
Maddi manevi zararlarla adeta keyif
yapılıyor..
Ne şahitlere nede eski çekilen
fotoğraflara nede devletin çektiği hava
fotoğrafına bakılıyor..Kadastro kaydına göre ceza basılıyor..
Ailece bizleri mağdur edenler ise;
Keyf ederek seyrediyor.
Yetkililer aynı koltuk da duruyor..
Kimi terfi edip gidiyor.
Olan mazlumlara oluyor..
Bir taraf da “dede- baba mülküne sahip
olamamaya gülen elin arı..
Diğer tarafta devlet organlarını
istismar ederek üzerine sürüp,
gülenlerin zulmü..
………..
İlgililer,
Mera Komisyonlarını “adelet”içinde iş yapacak şekilde çalıştırsalar, mesele kalmaz.
…
Tescil davası açıyorsun..
Üç kuruş etmeyen, tarla, bahçe için
avaukat ilgilenmiyor.
Kendin takibe kalksan köydeki işin
icabı mahkemeyi takip etmemekten dava düşüyor.
Şahit dinlemeyen, keşve gitmeyen, sunduğun eski fotolara itibar etmeyen..hava
fotoğrafı isteğini yerine getirmeyen hakim, o ilçede bekleme sırasını doldurmak
üzere git gel yaparak davanın düşmesini sağlıyor.
Resmi makam avukatı da zaten bunu
bekliyor..
Çark; zaman ve maddi olarak
bunalan vatandaşın aleyhine dönüyor
…………
"Mera" lar gerçek anlamına
kavuşturulması için; Mera ile ilişiği olmayan ve büyüklüğü de 5 dönümü geçmeyen arazilerin "mera "
vasfından çıkarılması gerek..
Bunun için şahitler yanında mutlaka ve
mutlaka geçmişe dönük belli peryotlar içinde çekilen hava fotoğraflarına bakılması gerek..
Böylece;
Kıt kanat hala üretimde olan köylünün
morali bozulmamış,
Üretimden engel olunmamış,
Kaymakamlar; boş işlerle uğraşmamış,
Mahkemeler; yıllarca süren dava dosyaları ile
boğulmaz…
İlçelere gönderilen stajyer hakimler,
savcılar "bilemedikleri" konuda sıkıntı çekmez ve araştırma inceleme
yapmadan tayin dönemi sonuna konuyu sarkıtmaz ya da bilgi, vicdan , kanun
yerine "mübaşirler" elinde oyuncak olup "kes - yapıştır"
kararları ile insanları mağdur etmezler..
Köylüyü "ek gelir" kapısı
gören memur esnafı"nın ve de köydeki hasımların zulmünden köylü
kurtarılmış olur.
Böylece millet - devlet küslüğü
giderilmiş olur..
….
Konuyu;
Bölge vekileri..Önde gelen siyaset
esnafı..
Parti teşkilatları biliyor.
Ancak ne duyan var ne gören..
Sözde muhalefetin ise başka işleri var..
Aslolan adalettir..
O anlı şanlı
Valiler;
Gelip giden
kaymakamlar,
Hakimlerinin
Savcılarının başka işleri yok gibi, milletin üç
kuruşluk tarlası peşindeler..
İnanın yapılan masraf
ve manevi sıkıntılar bahse konu yer için
ürkütülen kurbağa değmiyor..
Ancak
“Devlet” sanan, -güç karşısında eğilmeyi erdem
bilen- ZORBAlar
Ellerine geçirdikleri Kamu imkânlarını “güç”
biliyor.
Kimi kanunların arkasına sığınarak
Vicdanın ret etse de
Yanlışlarını kitabına uydurup,
Köylüye zulüm
yapılıyor..
Zulüm elbet payıdar olmaz. Ama zalim yaptıkları ile
anılır olur..
....
Zira;
Kenan Evren, Turgut Özal, Süleyman
Demirel, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, Necmetin Erbakan,Mustafa
Bülent Ecevit ve Abdullah Gül devrinde çekişmesiz- nizasız
barış içinde ekilip- biçilen yer bu dönemde MERA oldu.
Onların devrinde de yapılmayan işler, bu dönem demi
mi akıllarına geldi..?
Bunun bir ilgilisi
yok mu?
Hesabını soracak, mağduriyeti
giderecek bir merci bulunmaz mı?
Necati Çavdar
39151074820
Cavdar19@gmail.com
Not:
Resimlerden "minareli olanı taa 1980 de yani
kadastrodan önce çekilmiş..
Ve
bahse konu tarla, tam da minare arkasına gelen yer..
Daha
sonra çekilen resim ise çoban olan.Yine
aynı tarla ekilmiş görülüyor..
Fakat, Kaymakam – mahkemeler
vasıta edilerek, sanki yeni sürülmüş gibi
zilliyette olan arazi için “mera “
diye köylüye zulmediyor..
////////////////////////
http://www.yaylahaber.com/alaca/bir-koylunun-mera-isyani-h43382.html
Bir köylünün 'mera'
isyanı!
…………………………………
http://www.kenthaberim.com/haber1764/bir-kylnn-mera-isyan
Alaca İlçesi'ne bağlı Küçükhırka Köyü'nden
Necati Çavdar isimli bir vatandaş, yaptığı bir açıklama ile köylerde yıllardır
yaşanan "mera" konusunda isyanını dile getirdi.
Bu Haber 53 Defa Okundu ve 0 yorum eklendi.
Eklenme Tarihi : 2014-02-06 14:34:24
Alaca İlçesi'ne bağlı Küçükhırka Köyü'nden
Necati Çavdar isimli bir vatandaş, yaptığı bir açıklama ile köylerde yıllardır
yaşanan "mera" konusunda isyanını dile getirdi.
Türkiye'de kadastroya yeni geçildiği
dönemlerde, bir takım eksikliklerden dolayı arazilerin, gerçeğin dışında tapuya
geçtiğini söyleyen Necati Çavdar, daha sonraki mirasçıların olayın farkına
vardıklarında işi işten geçtiğini, kayıtların kesinleştiğini ve akabinde de
Mera konusunda bir takım sıkıntıların baş gösterdiğini ifade etti.
Köylerinde yıllarca ekilip-biçilen bir
tarlanın kaymakamlık kararıyla ve mahkemeler vasıtasıyla mera olarak
işaretlendiğini ileri süren Necati Çavdar, hem köylülerin mera konusunda
yaşadıklarını anlattı, hem de meraların vasfının nasıl olması gerektiği
noktasında düşüncelerini paylaştı.
Necati Çavdar, köylülerin "Mera"
konusundaki yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
"Dededen-babaya yıllarca ekilip biçilen
araziler bu yanlışlıklar dolayısıyla kıyısından köşesinden ya hazine üzerine ya
da meraya kaydedilmiş durumdalar.
Kişinin 15 dönüm arazisi var.Bunun 5 dönümünü
kişiye, 5 dönümünü Hazineye, kalan 5 dönümde "mera" olarak kayda
geçirilmiş. Bakıyorsun tarlanın yanında ne mera var,ne otlak.
Hatta tarlanın tam ortası kasten
"mera" yapılmış. Elbette köylünün hayvan otlatacağı mera olmalı.
Hatta meralar büyük çapta olmalı. Ancak bu gün kasten yapılan yanlışlıktan
dolayı bir avuç tarla, bahçe bir köşesi "mera" yazılmış.
Şimdi ise, oldu ki seçimlerde karşı karşıya
geldiniz, ya da oy verme ihtimaliniz yok.
Mührü eline geçiren muhtar, Dededen - babaya
yıllarca ekilip biçilen araziler için Kaymakamın kapısını çalıyor.
Elinde çağın teknolojik donanımı olan
kaymakam hiç araştırmadan yazısını yazıyor.
İlçelerde 'harcırah' için kapı gözleyen
memurlar koşuyor köye.
Eee tapuda küçük bir bölüm, 'mera'
kaydedilmiş.
Kaymakam, 'zilliyete' vs. bakmadan derhal
"meni- müdahale" kararı verip, kişileri savcılığa gönderiyor.
Kaymakam'ın bu kararı 'yargı denetimi' dışı
olduğundan durdurulma imkanı yok.
Böylece acil meseleler için kullanılması
gereken ve padişah da olmayan yetki 'Kaymakam kararı' olarak uygulanarak zulme-
hasede, kine dayanak yapılıyor.
Yıllarca dededen- babadan kalan toprağını
eken kişiler, köy içinde rezil ediliyor,maddi ve manevi sıkıntıya giriyor,boş
yere ilçe-köy arasında koşturup duruyor, üretimden uzaklaştırılıyor."
Kendisinin yaşadığı Küçük hırka Köyü'nde de
mera sıkıntısı olan 150 civarında tarlanın bulunduğunu anlatan Çavdar,
"Şikâyet yoksa insanlar ekip biçmeye devam ediyor. Şikayet varsa perişan
ediliyor. Öyle ki aynı babanın çocukları aynı tarlayı ortadan bölüşüyor.Şikayet
birsine yapılıp, Devlet peşine takılırken, diğer kardeş güzelce aynı durumda
olan tarlasını ekip biçiyor" dedi.
Kendilerinin deden kalma babalarından
kendilerine intikal eden 300 yıldır ekilip biçilen tarlanın 499 metresinin
"mera" kaydına alındığı için yıllarca çabaladıklarını belirten
Çavdar, kendileri gibi, devlet organlarını keyfi uygulamalarına alet eden bir
takım devlet görevlilerinin mağdur edilen, arazisi boş yere yatırılan, ceza
davaları ile yıldırılmaya çalışılan onlarca insanın olduğunu ileri sürdü.
Meraların gerçek anlamına kavuşturulması
için; Mera ile ilişi olmayan ve büyüklüğü 5 dönümü geçmeyen arazilerin
"mera"vasfından çıkarılması gerektiğini öneren Necati Çavdar, "böylece
kıt kanaat geçinen ve hala üretimde olan köylünün morali bozulmamış,üretime
engel olunmamış, devlet görevlileri boş işlerle uğraşmamış, mahkemeler yıllarca
süren dava dosyalarına boğulmamış, ilçelere gönderilen stajyer hakimler,
savcılar bilemedikleri konuda sıkıntı çekmez ve araştırma inceleme yapmadan
tayin dönemi sonuna konuyu sarkıtmaz ya da bilgi, vicdan, kanun yerine
mübaşirler elinde oyuncak olup 'kes-yapıştır' kararları ile insanları mağdur
etmemiş olurlar.Köylüyü ek gelir kapısı görenlerin ve de köydeki hasımların
zulmünden köylü kurtarılmış olur. Böylece millet - devlet küslüğü giderilmiş
olur" şeklinde açıklamada bulundu. (M. GÜLEY)
///////////////////////////////////////////////////////////KAYMAKAM ZULMÜNE SON VERİN..
Aykan
ERDEMİR 2 04 2012 Kime: bana Sayın Necati
Bey, Konu ile ilgili görüş ve taleplerinizi dikkate alacağım. Sevgi ve
saygılarımla, Doç.Dr. Aykan Erdemir Bursa Milletvekili / Member of the Turkish
Parliament (representing Bursa) Parti Meclisi üyesi / Member of the Party
Council Cumhuriyet Halk Partisi / Republican People's Party Tel:
+90(312)4205306 Fax: +90(312)4206953 http://www.aykanerdemir.net ________________________________________
Kimden: Necati Çavdar [cavdar19@gmail.com] Gönderildi: 02 Nisan 2012 Pazartesi
14:42 Konu:
KAYMAKAM
ZULMÜNE SON VERİN..
Değerli ilgili TBMM önüne 2B
konusu gelmiş iken, umarım memleketin kanayan bir yarasına daha merhem olunur.
Bilindiği gibi ülkemizde kadastro yeni yeni geçti- geçiyor. Fakat yüz yıllarca
ekilip - dikilen araziler, kadostro çalışmaları sırasında
1- Kadostroyu yapan
memurun "rüşvet beklentisi" yerine getirilmediği yada karşılanamadığı
için..
2- Köylerde kurulan komisyonların, arazi sahibine olan kini- husumeti
yada haseti nedeniyle gerçeğe uygun kadastrosu yapılmamıştır.
Bu uygulama
sonucu, arzi sahiplerinin bilgi eksikliği Parasızlık Uğraşmaya vakit
bulamamaları
İtiraz yollarını bilmemeleri İtiraz edildiği halde üst
komisyonların - kadostro çalışması yapan ve maduriyete bilerek- bilmeyerek
sebeb olan sözde uzmanın etkisiyle - zamanında karar vermediği için araziler,
gerçeğin dışında tapuya geçmiş oldu.
Daha sonraki mirascılar olayın farkına
vadıklarında işi işten geçmiş, kayıtlar çoktan kesinleşmiş durduma gelmiştir.
Dededen - babaya yıllarca ekilip biçilen araziler bu yanlışlıklar dolayısıyla
kıyısından köşesinden ya hazine üzerine yada meraya kaydedilmiş durumdalar.
Kişinin 15 dönüm arasizi var. Bunun 5 dönümünü kişiye , 5 dönümünü Hazineye
kalan 5 dönümde "mera" oalarak kayda geçirilmiş..
Bakıyorsun tarlanın
yanında ne mera var. Ne otlak.
Hatta tarlanın tam ortası kasten "mera
"yapılmış. Elbette "köylünün " hayvan otlatacağı mera olmalı. Ve
meralar büyük çapta olamalı. Ancak bu gün kasten yapılan yanllışlıktan dolayı
bir avuç tala, bahçe bir köşesi "mera" yazılmış.. Şimdi ise, Olduki
seçimlerde karşı karşıya geldiniz.. yada oy verme ihtimaliniz yok. Mühürü eline
geçiren muhtar, Dededen - babaya yıllarca ekilip biçilen araziler için
Kaymakamın kapısını çalıyor. Elinde bilgisayar vs gibi teknik donanımı olan
kaymakam hiç araştırmadan yazısını yazıyor. İlçelerde "harcırah" için
kapı gözleyen memurlar koşuyor köye..Eee tapuda küçük bir bölüm, "mera
"kaydedilmiş. Kaymakam, "zilliyete" vs bakmadan derhal "
meni- müdahale" kararı verip, kişileri sacılığa gönderiyor.
1- Kaymakam'ın
bu kararı "yargı denetimi" dışı olduğundan durdurulma imkanı yok.
Böylece acil meseleler için kullanılması gereken ve padişahda olmayan yetki
Kaymakam kararı olarak uygulanarak zulme- hasede, kine dayanak yapılıyor.
2 -
Yıllarca dede- babadan kalan toprağını eken kişiler Köy içinde rezil ediliyor.
Maddi ve manevi sıkıntıya giriyor. Boş yere ilçe- köy arasında koşturup
duruyor. Üreteiden uzaklaştırılıyor..
Ve kaymakam eliyle zulum sürüp gidiyor..
Ben Çorum - Alaca / küçük Hırrka Köyün'denim. Benim köyümde böyle durumda 150
adedi bulan tarla var. Şikayet yoksa isnsanlar ekip biçmeye devam ediyor.
Şikayet varsa perişan ediliyor. Biz dededen kalma, babadan bize intikal eden ve
300 yıldır ekilip biçilen tarlanın 499 metresi "mera" kaydına alındığı
için yıllarca çabalıyoruz... Bizim gibi kendi tarlası için özellikle zevk için
devlet organlarını alet ederek "mağdur edilen " binlerce insan var.
SONUÇ ve İSTEK
"Mera" lar gerçek anlamına kavuşturulması için; Mera
ile ilişi olmayan ve büyüklüğü 5 dönümü geçmeyen arazilerin "mera
"vasfından çıkarılması gerek.. Böylece kıt kanat hala üretimde olan
köylünün morali bozulmamış Üretimden engel olunmamış Kaymakamlar boş işlerle
uğraşmamış, mahkemeler yıllarca süren dava dosyalarına boğulmaz. ilçelere
gönderilen stajyer hakimler, savcılar "bilemedikleri" konuda sıkıntı
çekmez ve araştırma inceleme yapmadan tayin dönemi sonuna konuyu sarkıtmaz ya
da bilgi, vicdan , kanun yerine "mübairler" elinde oyuncak olup
"kes - yapıştır" kararları ile insanları madur etmezler.. Köylüyü
"ek gelir" kapısı gören memur esnafı"nın ve de köydeki
hasımların zulmünden köylü kurtarılmış olur. Böylece millet - devlet küslüğü
giderilmiş olur.. 2 Nisan 2012 Selamlarımla Necati Çavdar
www.aykanerdemir.net
//////////////////////////////////////////////
TARLANIN 2008 DEKİ GÖRÜNÜMÜ
(Murat Danlı çekimi)
/////////////////////////////////////////////////
https://www.facebook.com/necati.cavdar
Tayip efendi...!
Ayakkabı kutuları..
Sevgili beben Bilal için kaç savcı, polis Hakim
yer değiştirtin (Sürdün)
Dededen kalma toprağını sürüyor diye kaç insanı
Devri iktidarında süründürüyorsun..
Haberin var mı...
Yalaka vekillerin bildirmiyor mu.
Parti teşkilatındaki kulların nerelerde ne
çeviriyor?
..
Ey sözde muhalefet..!
Sizin işiniz, zulümleri seyretmek mi?
..Türkiye'de iktidar olduğunu sanan Tayip
efendi...!
Aslolan adalettir..
Senin o anlı şanlı
Valinin,
kaymakamının , hakimlerinin
Savcılarının başka işleri mi yok?
Zulüm elbet payıdar olmaz. Ama zalim yaptıkları ile
anılır olur..
....
Zira;
Kenan Evren, Özal, Demirel, mesut Yılmaz, Çiller,
Erbakan, Ecevit, Abdullah gül devrini de gördük..
Onların devrinde de yapılmayan işler, senin
devrinde mi akıllarına geldi..?
(19.02.2014)
Alaca’da kendini “Devlet” sanan, -güç karşısında eğilmeyi
erdem bilen- ZORBA ..!
Kamu imkânlarını “güç” bilir.
HEP GÜÇLÜ SANIRSIN.
Aslolan adaletle hükmetmektir...
Ancak..
Kimi kanunların arkasına sığınır..
Vicdanın ret etse de
Yanlışlarını kitabına uydurabilirsin.
Fakat bu dünya HAYATInda karşılığını görmezsin
belki
Kitabına yazılan “Zalim” kaydını sildiremezsin.!
Öbür dünyada karşılığını "Mutlak"
bulursun ..
http://khirka.blogspot.com.tr/2007/06/eker-pinari.html
NOT:
-Küçük Hırka'nın 1980 de çekilen resmi. Bu resim
kimi hasetçilere çok şey anlatıyor olmalı..Tabi vicdanı kaybetmediler ise
///////////////////////////////////
Salim beyin dikkatine..
Hassasiyet gösterip, aramanıza teşekkür ederim..
Bilindiği
gibi ülkemizde taşınmaz mülkiyet yeni
yeni tesis ediliyor.. Tescil işemeleri sırasında şu yada bu şekilde, vatandaşın
kendi malı parçalara bölünüp bir parçası kendi adına tescil edilirken ya
HAZİNE ya da MERA kaydına alınmış.. Hazinede kolay kolay mesele
olmuyor..İstismar edileni MERA diye ayrılan, küçücük parçalar. (Mesela bizim konumuzda kadaostro yapılırken görevli
teknisyene Şarap alınmadığı için benimde doğduğum evin yeri- bahçe ve tarla tam
üçe bölünüp azı babam üzerine tescil edilirken çoğu HAZİNEye, birazı da MERAya
ayrılmış. O edepsize istediği verilenlerde Orman bile
tarla diye yazılmış..Olayın şahitleri köyün ihtiyarları hala yaşıyor..)
Fakat
vatandaş bu taşınmazı ekip- biçiyor.. Taaki bir şikayete konu olana kadar..
Hırsızın
bile elinde yakalanan mal, aksi ispat edilene kadar onun ZİLLİYETinde
sayıldığı halde vatandaşın dededen
toruna intikal eden mülkü için idare ; acil
işler için kendine verilen PADİŞAH YETKİSİ ni yanlış kullanarak vatandaşı HIRSIZ konumuna
düşürüp, MAHKUM edebiliyor, ettirebiliyor.. Maalesef; ailemiz, köyümüz, ilçemiz ilimiz ve
ilerimizde var olan insanlarımızı üzen,
kaynakları heba eden..“vatandaşın
dededen – babadan toruna “ intikal
eden ve kendi tarlasını, bahçesini
ektiği için Demoklesin kılıcı gibi başında duran “mera” konusu gibi
sıkıntı devam ediyor.. İdare ile
vatandaşı karşı karşıya getirip hasım konumuna getiren bu sıkıntı kişi bazında gibi görülse de
aslında tarıma dayalı toplumun önemli
bir yarası..
Konu
şehirlerde çözüldü..Zira devam eden yüzlerce dava, AK Parti Hükümeti’nin
çıkardığı bir kanunda Mera kanununa eklediği
geçici bir madde ile şayet “ imar görmüş “ ise o taşınmaz “mera vasfını kaybeder” şeklinde
çözüldü.
Fakat köylü,
kimi yerel ZORBAların ZULMüne tabi
tutuluyor..
Bu meselenin çözümü için yeni
yasa bitarafa mevcut haliyle iki yol var
MAHKEME ve
MERA KOMİSYONLARI
1- Mahkemelerde özellikle konuya yabancı, yeni
mesleğe başlamış hukukçular kes yapıştır usulüyle meseleyi götürdüğü ve
mahkemeler masraflı, köylüye ek yük getirdiği için çok da kolay bir metot
değil..
Zira,
mahkemeler henüz ellerindeki teknik imkanları kullanmıyorlar..
Masalarında
kurulu GOOGLE ye sorsalar, hele hele HAVA FOTOĞRAFLARIna baksalar, olay kolayca
çözülür..Fakat bunlar yapılmayıp, yıllarca git- gel ve YARGITAY kapılarında
vatandaş , kendi tarlası için süründürülüyor.Vatandaş da masrafını bile
değmeyecek değerdeki tarlası için mecbur ve mahkum kalmaz ise mahkeme yolunu
denemiyor.. Daha çok, spesifik olarak
ŞİKKAYET yolu ile HAREKETE GEÇEN İDARE
nedeniyle ceza ve hukuk davaları ile
mahkemelerde süründürülüyor..
2- İDARİ çözüm yolu olan MERA KOMİSYONLARI
Bu yol daha
masrafsız ve pratik..Yalnız idarenin işi zorlaştırma değil ÇÖZÜM ODAKLI meseleye bakması gerekiyor..Burada, gösterilen
şahitler vs den öte daha somut verilere bakılmaması halinde mesele gayet rahatça
çözülür diye düşünüyorum..
Geçmişe ait
HAVA FOTOĞRAFLarı..Zira bunlar yalan söylemez.. Yalan raporlar tutamazlar.
Öyle gördük diyemezler.. İstismarları
engeller.. ( Bizim hadisemizde, bırakın HAVA FOTOĞRAFlarına bakmayı, şahit dinlemeyi, sözde şikayet eden görülenin hanımına yada
anasına sorsalar yine doğru ortaya çıkacak..Fakat işin başında olan KADI şikayetçi ise yapacak bi şey
yok..Şikayet eden şebekenin başı Yazışları müdürü..- Ki bu kişi eski muhtarı
kullanarak önce 80-90 yaşındaki rahmetli babam şimdide 70 küsür yaşındaki Ağbimle uğraşıp duruyor..Malum bölgede ekim
yılda bir yapılır.Bu kişi ağbime
aynı tarlayı üç- dört ay içinde
iki defa ektirdi..Öyle gammazladı - Keşife giden, dosyayı oluşturan kişide aynı
kişi.Nasıl işin içinden çıkacaksın ki?)
Son söz :
On yıllar aralarla HAVA FOTOĞRAFLARINA bakılır, adil bir karara
ulaşılır.. Vatandaş – idare kavgasına son verilebilir..Mal sahibi, malında
HIRSIZ konumuna düşürülmez..
Bir çok mağduriyete neden olan
konuyu; muhtarlar ve idare ile soruşturup çözüm üretmeniz dileği ve
baki SELAMlarımızla.. 27.01.2014
Necati Çavdar
/////////////////////////////////////////////////
5 yıl önce
Necati Çavdar, Çorumlu Aşıklar Sosyaldayanışmaderneği ve 22 diğer kişi ile birlikte.
Alaca’da kendini “Devlet” sanan, -güç karşısında eğilmeyi erdem bilen- ZORBA ..!
Kamu imkânlarını “güç” bilir.
HEP GÜÇLÜ SANIRSIN.
Aslolan adaletle hükmetmektir...
Ancak..
Kimi kanunların arkasına sığınır..
Vicdanın ret etse de
Yanlışlarını kitabına uydurabilirsin.
Fakat bu dünya HAYATInda karşılığını görmezsin belki
Kitabına yazılan “Zalim” kaydını sildiremezsin.!
Öbür dünyada karşılığını "Mutlak" bulursun ..
NOT:
-Küçük Hırka'nın 1980 de çekilen resmi. Bu resim kimi hasetçilere çok şey anlatıyor olmalı..Tabi vicdanı kaybetmediler ise
Necati Çavdar, Çorumlu Aşıklar Sosyaldayanışmaderneği ve 22 diğer kişi ile birlikte.
Alaca’da kendini “Devlet” sanan, -güç karşısında eğilmeyi erdem bilen- ZORBA ..!
Kamu imkânlarını “güç” bilir.
HEP GÜÇLÜ SANIRSIN.
Aslolan adaletle hükmetmektir...
Ancak..
Kimi kanunların arkasına sığınır..
Vicdanın ret etse de
Yanlışlarını kitabına uydurabilirsin.
Fakat bu dünya HAYATInda karşılığını görmezsin belki
Kitabına yazılan “Zalim” kaydını sildiremezsin.!
Öbür dünyada karşılığını "Mutlak" bulursun ..
NOT:
-Küçük Hırka'nın 1980 de çekilen resmi. Bu resim kimi hasetçilere çok şey anlatıyor olmalı..Tabi vicdanı kaybetmediler ise
Necati Çavdar, Çorumlu Aşıklar Sosyaldayanışmaderneği ve 22 diğer kişi ile birlikte.
Alaca’da kendini “Devlet” sanan, -güç karşısında eğilmeyi erdem bilen- ZORBA ..!
Kamu imkânlarını “güç” bilir.
HEP GÜÇLÜ SANIRSIN.
Aslolan adaletle hükmetmektir...
Ancak..
Kimi kanunların arkasına sığınır..
Vicdanın ret etse de
Yanlışlarını kitabına uydurabilirsin.
Fakat bu dünya HAYATInda karşılığını görmezsin belki
Kitabına yazılan “Zalim” kaydını sildiremezsin.!
Öbür dünyada karşılığını "Mutlak" bulursun ..
NOT:
-Küçük Hırka'nın 1980 de çekilen resmi. Bu resim kimi hasetçilere çok şey anlatıyor olmalı..Tabi vicdanı kaybetmediler ise
Necati Çavdar, Çorumlu Aşıklar Sosyaldayanışmaderneği ve 22 diğer kişi ile birlikte.
Alaca’da kendini “Devlet” sanan, -güç karşısında eğilmeyi erdem bilen- ZORBA ..!
Kamu imkânlarını “güç” bilir.
HEP GÜÇLÜ SANIRSIN.
Aslolan adaletle hükmetmektir...
Ancak..
Kimi kanunların arkasına sığınır..
Vicdanın ret etse de
Yanlışlarını kitabına uydurabilirsin.
Fakat bu dünya HAYATInda karşılığını görmezsin belki
Kitabına yazılan “Zalim” kaydını sildiremezsin.!
Öbür dünyada karşılığını "Mutlak" bulursun ..
NOT:
-Küçük Hırka'nın 1980 de çekilen resmi. Bu resim kimi hasetçilere çok şey anlatıyor olmalı..Tabi vicdanı kaybetmediler ise