19 Ağustos 2008

"SEVGİ AĞCI " DİKİMİNE DAVET


"SEVGİ AĞACI " DİKİMİNE DAVET..
Nasip olursa yeğenim Fatih Çavdar’ın düğünü dolayısıyla, Çarşamba günü Alaca- Küçük Hırka Köyünde olacağım. Düğün; 21.8.2008 Perşembe başlayıp. 24.8.2008 Pazar günü sona erecek.
http://www.alacanet.com/Yazilar.asp?yazi=goster&yazine=53 adresindeki ve bir çok yazımda belirttiğim gibi, kuruyan, kavrulan topraklarımıza ağaç dikmenin önemi ortada.
Bu nedenledir ki sevgileri ile beraber büyütmek üzere gençlere “sevgi ağacı” fidanı hediye edeceğim.
Hemen hiç alışık olunmayan bu duruma kimileri gülecek.
Varsın, gülsünler..
Şu an damat dahil, köylünün bu işten haberi yok.
Düğünde herkesin hoşuna gidecek bir anı olması, kimi tabuların yıkılarak güzel bir gelenek halini almasını istiyorum.
Gelin alındıktan sonra düğün evine gelince kızımız Bedia’nın gelinlik, oğlumuz Fatih’inde damatlıkla “sevgi ağacını” toprakla buluşturmasına şahitlik etmek, düğün nişan, cenaze gibi yapılan toplu törenlerde güzel bir işi alışkanlık haline gelmesini teşvik adına; Teşrif ederseniz memnun olurum..
Selam ve saygılarımla..
Necati Çavdar

SEVGİ, AĞACI!
Bediha; Fatih’in gönlünde yer eden, kızımız Fatih; Bediha’nın kalbindeki, oğlumuz
Yıl; 2008. Ay 24 Ağustos. Vakit, tamam Unutulur, geçer gider beklenilen zaman
Bu güne ermek için çektiniz nice zahmetleri Mutluluğa koşmak için yakın edip, uzakları
Davet ettiniz bizleri, mutluluğunuzu görmeye Allah, daim etsin,ulaştırsın sizi gerçek sevgiye
Altın, gümüş taksam; harcanır, gider Para, bulunur. Bu gün var, yarın biter
Bizden size”sevgi ağacı” fidanı olsun hediye Hatırlatsın sevginizi, unutma memleketi diye
“Sevgi ağacını” dikin, doğduğunuz topraklara Çiçek açsın, koku salsın, ulaşsın uzaklara
Düşler takın, yeşili saran güzel dallarına Umut rüzgarları taşısın, gittiğiniz diyarlara
Sevginizle büyüsün, uzansın göklere, Yeşersin, umut olup, dursun meyvelere
Gölge olsun sıcaktan kavrulanlara Barınak olsun, sıcak yuva arayanlara
Sevgiyle dikin, hoş meyveler versin, İlaç olsun derdine derman arayanlara
Sevmek, yürek ister, sevgi uzanır yarınlara Sizde yürek var, sevginizle geldiniz bu günlere
Bulunca uygun hava ,su, toprak, fidan Sevgiyle büyür, yeşile bürünür vatan
Sevginiz, umut olup uzansın yarınlara Ağaç olsun, kök salsın nice topraklara
Sevginiz meyve versin, yaşatsın güzellikleri Kokusu sarsın cihanı, fethetsin gönülleri
Temizlesin havayı, sarsın bizim toprakları Rahmete davet etsin yağmur yüklü bulutları
Ağacınızı gördükçe hatırlayın, sevginizi Unutmayın, “sevgi ektiğiniz” memleketinizi
http://www.biriz.biz/rize/karayemis/index.htmbiz/rize/karayemis/index.htm
Çiçek, meyve vermiş...




Paşamız

PAŞA, Edemiz...
Bakmayın siz "değişkliği" kabul görmez ancak geçmez "ınkılap" kanunlarının dediklerine ..
Şapka gibi "takılmayan", valilere "ilbay", hanımları "bayan,"erkekleri "bay "yapan "paşaları bir günde, unvandan ettiği için memlekette "paşa " bırakmayanların yaptıklarına ..
"Bunlara rağmen birilerine "paşa" derseniz, zevkten dört köşe olurlar.
Ama işlemez maddelere gelince milete silah dayarlar.
Memlekette "kanunen" paşa olmadığına bakmayın..
Bizim köyümüzün PAŞAsı var.
Üstelik, ism,i öyle kanunla filan yasaklanamayan cinsten.
Gerçek paşa..
Çok yaşa emi, Paşa ede...
Yukardaki resim;Recep Danlı'nın "muhtarlık" yetkisini son senede kullanmak aklına gelerek; 60 yıldır babamın ekip biçtiği ve doğduğum ev yeri dahil yüzyıllardır ekilen tarlaya "mera" diye şikayeti üzerine gittiğim Küçük Hırka'da 10 Nisan 2009 cuma günü, akşam üzeri çekildi
Paşalık' da YASAL DURUM:
İnkılap Kanunları, devrim kanunları olarak da bilinir.
1961 anayasasının devrim kanunlarının korunması başlığını taşıyan 153. maddesi ile 1982 anayasasının inkılap kanunlarının korunması başlığını taşıyan 174. maddesinde sayılan 8 kanundur. bu kanunların anayasaya aykırılığı ileri sürülemez.
Anayasaya aykırılığı ileri sürülemeyen, ama "takılmayan" delik deşik etmekte beis görülmeyen kanunlar zincirinden biride "PŞALARLA" ilgilidir.
Anayasa madde 174:
Anayasanın hiçbir hükmü, türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve türkiye cumhuriyetinin lâiklik niteliğini koruma amacını güden, aşağıda gösterilen inkılâp kanunlarının, anayasanın halkoyu ile kabul edildiği tarihte yürürlükte bulunan hükümlerinin, anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz.
PAŞA DEMEK YOK..
Çünkü yasal PAŞA yok
İşte kanunu:
Kanun No: 259
Kabul tarihi: 26/11/1934
Yayımlandığı resmi gazete tarihi: 29/11/1934
Yayımlandığı resmi gazete sayısı: 2867
Madde 1 - ağa, hacı, hafız, hoca, molla, efendi, bey, beyefendi, paşa, hanım, hanımefendi ve hazretleri gibi lakap ve unvanlar kaldırılmıştır. erkek ve kadın vatandaşlar, kanunun karşısında ve resmi belgelerde yalnız adlariyle anılırlar.
Madde 2 - sivil ve rütbe ve resmi nişanlar ve madalyalar kaldırılmıştır ve bu nişan ve madalyaların kullanılması yasaktır. harb madalyaları bundan müstesnadır. türkler yabancı devlet nişanları da taşıyamazlar.
Madde 3 - askeri rütbelerden adın başına gelmek üzere kara ve havada müşürlere mareşal, birinci ferik, ferik ve livalara general, denizde birinci ferik, ferik ve livalara amiral denilir. generallerin ve amirallerin derecelerini gösteren unvanlarla deniz müşürleri unvanlarının ve diğer askeri rütbelerin karşılıkları ali askeri şurası kararı ve icra vekilleri heyetinin tasdikı ile konulur.
Madde 4 - bu kanun neşri tarihinden muteberdir.madde 5 - bu kanunun icrasına icra vekilleri heyeti memurdur. ............///////////////////////................
Paşaya paşa demek
Genelkurmay Başkanı gazete yöneticileriyle bir toplantı yaptı, bu toplantıda kendisine "paşam" diyenlere de kızdı. "Bana paşa demeyin, Orgeneral Başbuğ şeklinde hitap edin" dedi.Haklı gibi görünüyor. Çünkü, "paşa" demek suçtur.
Suç mudur?
26 Kasım 1934 tarihli devrim yasasına göre, "ağa, hacı, hafız, molla, hoca, efendi, bey, beyefendi, hanım, hanımefendi, paşa, hazret" gibi ünvan ve lakapların kullanılması yasaktır.Ama, gene aynı yasaya göre, "kanun karşısında ve resmi belgelerde" ...
Yani, o günden beri, günlük hayatında birbirine "bey" ya da "hanım" diye seslenen her Türk vatandaşı suç işlemiyor. Herkes birbirine "bay" ya da "bayan" demek zorunda değil.Benzer bir devrim yasasına göre, şapka giymek zorunludur. Hıncal ağabeyin arkadaşı Ertekin dışında hepimiz sürekli suç mu işlemekteyiz?
Hayır.
Bu "lakap ve ünvan" konusunda bürokrasi o kadar hassastır ki, bazı paşalar, pardon generaller, 1934 öncesini anlatırken Atatürk'ten "Gazi Mustafa Kemal Paşa" şeklinde sözedilmesini bile hoş karşılamazlar ve kızarlar. Sanki Mustafa Kemal Atatürk, "Ali Rıza Atatürk" ile "Zübeyde Atatürk" ün oğludur ve generalliğe de 1881 yılında terfi etmiştir.Yani, "kurtar bizi paşam" demek de yakışıksızdır.
"Sarı saçlım, mavi gözlüm, neredesin" denilebilir, onda bir sakınca yoktur.
Fakat "paşa" ünvanından hoşlanmayanların, kendi aralarında sohbet ederken de birbirlerine "paşa" şeklinde seslenmemeleri gerekirdi...
Bunu hangisi uygular, çok merak ederim.
Demek ki, kanun çıkarmak başka şey, sosyoloji bilimi başka şeydir ve de emirle toplum mühendisliği yapmak zor iştir.Bilime karşı gelirseniz, ortaya otuzlu yılların "Bonjur Bay Lütfullah", "Bonjur Bayan Melahat" gibi komedi unsurları çıkar.
Bu gülünç kalıplar ancak "Lüküs Hayat" operetinde kalmışlardır.Tıpkı, bilime karşı gelerek ortaya atılan "Güneş-Dil teorisinin" de alay konusu olduğu gibi.Bu teoriye göre milattan önce bin iki yüzlü yıllarda yaşadığı varsayılan Mikenai kralı Agamemnon'un adı, Türkçe "ağa memnun" dan gelmektedir. Yengesi Eleni'nin adının nereden geldiği tesbit edilememiştir. Eşi kraliçe Klytemnestra'nın adının klitoristen geldiği tahmin edilebilir ama o da Türkçe değildir. Hani kadının adı "Bızırilla" falan olsa anlayacaktık...Şaka yaptığımı sanıyorsunuz ama aynı teoriye göre İngilizce "O.K." deyimi de Türkçe "ok" ve "ay" dan gelmektedir. Bu ciddi ciddi ileri sürülmüştür.
İleri süren, on dokuzuncu yüzyılda, İngilizcesi zayıf bir Hintli görevlinin, tren vagonlarına tebeşirle "all controlled" ( "hepsi kontrol edilmiştir" ) ibaresinin kısaltması olan "A.C." yazacağına "O.K." yazdığını (yani bunu "oll kontrolled" sandığını), deyimin buradan kaynaklandığını bilmiyordu...
İşte toplum mühendisliğinin bizi getirip bıraktığı açmaz budur.Paşaya paşa denilmesin...
Tamam. Fakat ben, merhum Zeki Müren'e yıllarca paşa demiş olanlar hakkında cezai bir işlem yapılacak mı, onu merak ederim...
Engin Ardıç/sabah/19.09.2008
http://www.8sutun.com/koseyazisi?id=970
Posted by Picasa