13 Eylül 2006

Küçük Hırka Köyünde İsviçreliler, ŞEKER PINARI'NDAN SU İÇMEK VARMIŞ

Kim demiş, bu köye turist gelmez diye?
İkisi de Lise öğretmeni ve tam 63 yaşındaki İsviçreli bayan Vivian ile bay Walter Uebersax, binmişler jiplerine Edirne, Çanakkale, Konya, Kapodokya üzerinden Hititlerin Başkenti Hattuşa'ya-Boğazkale'ye -ulaşmışlar..
Sonra Alaca üzerinden Alacahüyük'e gidecekler. Oradan Samsun, Trapzon, Gümüşahne üzerinden Van'a inecekler.. Alacahöyük'e giderken Yüksekyayla - Küçük Hırka köyleri arasında yol üzerine şu an Fransa'da bulunan Hidayet Çavdar çeşme yaptırdı.
Sadık ağa, bir gün önce Köse tarlada, çeşmenin kaynağındaki kavakları kışlık yakacak yapmak üzere kestirmişti.
Biz onları yüklemek için gittiğimzde çeşmede yabancı palakalı bir araç duruyordu. Su içmek üzere çeşmeye gittik. Bayan Vivian, taze fasülye yıkıyordu..
Suyumuzu iştik.Biraz tarzanca sohbet ettik.. Sadık ağanın yanına dönerek durumu izah ettik.Adamlar yemek hazırlığında diye ekledik.
Rahmetli anam Gürcü hanımın zamanında evinden, odasından misafir etksik etmeyen, geleni yemeksiz kaldırmayan Sadık ağa, Elif karı döneminde misafir yüzü göremez, misafirlere "buyurun" deme kudreti bulamaz olmuştu.
Nede olsa misafirsever ve evde şimdilik Ankara'dan gelen gelinde var.Hatice hanım onlara elbet yemek hazırlar, Sadık ağa eski günleri hatırlamanın keyfini sürerdi.
Hemen "Neden davet etmediniz. O insanlar misafir.Yemek yapmakda ne? Gelsin yemeği bizde yesinler" demez mi?
Dorusu bizde misafiriz.Ve evsahibi Elif anaya tabiyiz..Sadık ağanın tabi olduğu gibi.. O nedenledir ki; turiste olsa köye gelen "Tanrı misafirini" biz davet edememiştik.
Babamın bu çıkışı sayesinde cesaret bulduk.
Tekrar yemek daveti için 50 metre ötedeki çeşmeye gittiğimzde bayan Vivian'ın yıkadığı taze fasülye ve kabakları Bay Walter poşete koyuyor,altından delik açılmış poşete koyduğu fasülyeleri sallayarak suyunun "sırkmasını" sağlıyordu.
Bay Walter, -içi azda olsa- bayan Wivian'ın yıkadığı fasülye ve kabak dolu poşeti sallarken fasülyeler yere saçılmaz mı?
Tam sırası.
Çeşmenin üst tarafında, Köse tarladaki taraktöre kesilmiş ağaçları yükleyenlere nazaret eden babamı göstererek;
"Boşa uğraşmayın.Amca sizi yemeğe davet ediyor" dedik..
Biraz tereddüt biraz şaşkınlıkla, kendi aralarında konuşup, anlaştılar.
Nereye gideceklerini sordular, söyledik.
Ve karar verdiler.
"Yemek yemeyiz.Sadece çay içeriz.." O halde anlaştık.Bay Walter, sür arabayı Sadıkağanın eve.
Harman yerine geldiğimizde, evi mi açık havayı mı tercih edeceklerini sorduk.
Onlar açık havayı tercih ettiler. O halde en uygun yer Şeker Pınarı başı.
Hemde ağaçların serinliği var.
Hatıce hamın, çay ve beklenmeyen tanrı misafirlerine ikram için kolay yiyecekler hazırlığına çoktan koyulurken, "Buyurun Şeker Pınarı'na" dedik.
Önce Codaroğlu ailesinin en küçüklerinden Recep, sandelye için koştururken imdadına sonra Samet yetişerek iki sandelyeyi kapıp Şekerpınarı'na yerleştirdiler.
Bizde zaten Şekerpınarı'na gelmiştik.. Posted by Picasa

Hiç yorum yok: